Beşiktaş'a üst üste darbe

Beşiktaş'ın üst üste ikinci mağlubiyetini aldığı karşılaşmayı Güneş Duru kaleme aldı.

Olcay Şahan'a takmış olabilirim, iyi birine benziyor, gayretli, kendini biliyor fakat tam olarak sahadaki görevini anlamış değilim. 10 numaralı formayı giyip, en önemli mevkilerden birinde oynarken daha yaratıcı, adam eksilten, kaleye şut atan bir oyuncu hayal etmek sanıyorum hepimizin hakkı. Almeida hayalet gibi, önceki maçlarda ofsayta düşerek sıkça adından söz ettirirken bu maçta alıştığımız bu garip özelliğine de pek tanıklık edemedik. Galatasaray karşılaşmasında ön plana çıkan Holosko ise içine kapanık futboluna geri dönmüş. Necip yine en iyilerden biriydi, Veli Kavlak ise iki haftadır ciddi düşüşte, ne ara bu kadar önemli bir oyuncu haline geldiğini hiç anlamadığım Batuhan için sabırlar hızla tükeniyor, Beşiktaş halen Quaresma'yı tartışıyor, özetle İnönü'de değişen bir şey yok. Son olarak, ben mağlubiyetten çok Alex'in gidişine Beşiktaş maçında onu sahada izleyemeyeceğimize üzüldüm, kaptan bizleri futbol kalitesi yerlerde sürünen bu tuhaf ligle ve tartışmalı heykeliyle baş başa bıraktı.


Lig başlamadan bu Beşiktaş ilk beş maçta 8 puan toplar demiştim, yanılmışım üst üste ikinci mağlubiyetini alan Beşiktaş oynadığı altı lig maçını 8 puanla 10. sırada tamamladı. Üstelik ligin üst sıralarını zorlayacak rakiplerinin yenildiği ve berabere kaldığı bir haftada. Kendi evinde kaleyi bulan ilk şutu 76. dakikada atabilen takımın teknik direktörü Samet Aybaba yaptığı açıklamada bu hafta galip gelmeyi beklediklerini, yenilginin sürpriz olduğunu söyledi. Mağlubiyeti de yenilen saçma gole bağladı. Beşiktaş'ın aldığı tüm puanlarda attığı goller ve verdiği paslarla pay sahibi olan Fernandes'in yüzüne çarpan top Sivas'ın tek golünün asisti oldu. Topu Fernandes'in yüzüne nişanlayan Uğur Boral'ın pozisyonda şansız olmasının yanı sıra neredeyse attığı tüm golleri duran toplara borçlu olan Beşiktaş defansının serbest vuruşta top yekün ilerde olması yenilgiye davetiye çıkarttı. Bir anlamda haftalardır Beşiktaş'ı sırtlayan Fernandes ve savunma hattı bir şekilde yenilen golün kahramanlarıydı.

Samet Aybaba "Pasif Futbol" anlayışını ne yazık ki bu hafta şanslı değildi. Beşiktaş'ı Fernandes'e emanet etmek dışında oyunu okuma ve maçı çevirme becerisinden hayli uzak olduğunu yaptığı oyuncu değişiklikleriyle gösterdi. Aybaba, elimdeki kadro bu, benden bu kadar demek istiyorsa bilemem, fakat mücadele eden, çok koşan, kazanmak için oynayan bir takım sözünü verdiği için aklında başka fikirler olabileceği ihtimalini de hocaya çok yüklenmemek adına saklı tutalım. Nasıl olsa lig uzun bir başka yazıda Aybaba'nın pasif futbol anlayışını uzun uzun tartışırız.

Kupa maçı dahil olmak üzere Beşiktaş son üç maçtır ilk haftalardaki mücadeleci futboldan uzak. Alınan iki yenilgi daha ligin başı, daha çok çalışıp üstesinden geliriz diyerek geçiştirilecek cinsten değil. Beşiktaş'ı önümüzdeki haftalarda İstanbul'da oynayacağı Fenerbahçe, Trabzon, Kasımpaşa, Mersin İdmanyurdu ve Bursa maçları Samet Aybaba ve Feda olgusunun geleceğini derinden sarsabilir. Bu zorlu seride Alex'in gidişiyle Aykut Kocaman üzerindeki baskılar Fenerbahçe'nin yenilmesine neden olabilir. Ancak diğer karşılaşmalar sonunda Beşiktaş kendini ligin alt sıralarında bulabilir. İlk maçlardaki vasat görüntüye karşın alınan galibiyetlerin duraksamasıyla yakalanan havadan uzaklaşan Beşiktaş'ın cezalı duruma düşecek ya da sakatlanacak futbolcuların olma ihtimali ise hiç uzak değil. Bu nedenle Antep ve Sivas maçlarında kaybedilen puanlar önümüzdeki haftalarda daha yoğun hissedilecektir. Şampiyonluğa oynayan bir takımın üst üste iki maç kaybetme lüksü olamaz, tabii hedef şampiyonluksa. Bu durum elbette sadece Beşiktaş için geçerli değil. Belki erken olacak ama büyük takımların gidişatı ve oynadıkları pasif futbol bir Anadolu takımının şampiyon olacağını işaret ediyor. Kim bilir belki o takım İstanbul'dan çıkar. Lige kalite ve renk gelecekse bence mahsuru yok.